Bel ve boyun fıtıklarının tedavisinde cerrahi seçeneklerin dışında alternatif yöntemler artış göstermektedir. Bu tedavi yöntemleri arasında enjeksiyonlar, ozon tedavisi, lazer uygulamaları ve radyofrekans işlemleri öne çıkıyor. Tıp dünyasında tanınan isimlerden Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez, cerrahi müdahalelere alternatif olabilecek fıtık tedavi seçenekleri hakkında detaylı bilgi sundu.
Girişimsel radyoloji uygulamaları, çeşitli hastalıkların tedavisinde büyük bir rol oynamaktadır. Bu alanda bel ve boyun fıtıkları da önemli yer tutuyor. Medicana Ataköy Hastanesi’nde Radyoloji Uzmanı olarak görev yapan Prof. Dr. Kılıçkesmez, “Modern yöntemler, özellikle doğru hasta seçimi ile yüksek başarı yüzdeleri sunabilmektedir. Yapılan araştırmalar, doğru kriterlere sahip hastalarda cerrahisiz tedavi yaklaşımlarının etkinliğini kanıtlamaktadır. Örneğin, ozon tedavisi uygulamalarının hastalarda ağrı azaltımında ve işlevsellikte iyileşme sağladığı, komplikasyon oranlarının ise oldukça düşük kaldığı belirtilmektedir. Ayrıca, lazerle yapılan fıtık tedavileri de doğru hasta grubu için olumlu sonuçlar vermektedir” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Bel ve boyun fıtığı tedavisinde en yaygın kullanılan yöntemlerden biri olan epidural steroid enjeksiyonları (ESI) hakkında bilgi veren Kılıçkesmez, “Bu tür enjeksiyonlar, fıtığın yol açtığı iltihaplanmayı azaltarak ağrının azalmasına katkı sağlamaktadır. Ancak uygulamanın uzun süreli etkileri hakkında sınırlı veriler mevcuttur. Bazı büyük ölçekli çalışmalarda, ESI’ların kısa vadede etkili olduğu doğrulanmış olsa da, uzun vadede tam anlamıyla ağrıyı yok etmediği gözlemlenmiştir. Bu yüzden enjeksiyonlar, diğer tedavi yöntemleriyle birlikte ya da fıtığın ilk aşamalarında geçici rahatlama sağlamak amacıyla uygulanmaktadır” ifadelerini kullandı. Ayrıca, ozon tedavisinin de bel ve boyun fıtıklarında etkili bir yöntem olarak kullanıldığını vurguladı. Kılıçkesmez, “Bu uygulama, oksijen ve ozon karışımının doğrudan sorunlu alana enjekte edilmesi ile gerçekleştirilmekte; disk içindeki basıncın azaltılmasını ve sinir köküne binen baskının hafiflemesini amaçlamaktadır” dedi.
Fıtığın derecesinin tedavi sonuçları üzerinde belirleyici bir rolü olduğunu da ekleyen Prof. Dr. Kılıçkesmez, “Lazer tedavisi olarak bilinen Perkütan Lazer Disk Dekompresyonu (PLDD), küçük bir iğne ile diske lazer enerjisi verilerek fıtığın oluşturduğu basıncın düşürülmesi esasına dayanıyor. Radyofrekans yöntemlerinde ise, sinir köklerine ulaşan ağrı sinyallerinin azaltılması ya da disk içinde hedeflenmiş ısı hasarı oluşturulması hedeflenmektedir. Bu yöntemlerin etkinliği, hastanın genel durumu ve fıtığın seviyesi gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik göstermektedir” diye belirtti.
Son olarak, medikal tedaviyi manuel terapi ile desteklemenin tedavi sürecine olumlu katkılar sağladığına dikkat çeken Kılıçkesmez, “Semptomatik bel fıtığına sahip hastaların yaklaşık yüzde 63’ünde herhangi bir müdahale olmaksızın doğal gerileme gözlemlendiğine dair araştırmalar mevcuttur. Bu veriler, cerrahiden önce alternatif tedavi seçeneklerinin mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Ancak her hastada aynı sonuçların elde edilmesinin beklenmemesi gerektiği unutulmamalıdır. Fıtığın boyutu, hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve yaşam tarzı gibi unsurlar sonuçları doğrudan etkilemektedir. Yapılan birçok araştırma, özel egzersiz programları ve manuel terapinin medikal tedavi ile bir arada uygulanmasının, sadece ilaç tedavisine kıyasla daha etkili olduğunu göstermektedir” ifadeleriyle sözlerini sonlandırdı.