Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde görev yapan Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Dr. Öğr. Üyesi Cansu Mercan Işık, Otizm Spektrum Bozukluğu ile Down sendromu arasındaki farklılıklara vurgu yaparak, erken tanı ve müdahalenin kritik rolünü vurguladı.
Otizm spektrum bozukluğu (OSB) ve Down sendromu, çocukların gelişim süreçlerini derinden etkileyen iki ayrı durumdur. Her ne kadar bazı ortak özellikler taşısalar da, temel bulguları ve belirtileri açısından net farklılıklar barındırmaktadır. Dr. Işık, Otizm spektrum bozukluğunun çocukluk döneminde kendini gösteren, sosyal etkileşim ve iletişimde zorluklar içeren bir nörogelişimsel bozukluk olduğunu ifade etti. Down sendromunun ise, doğuştan gelen fiziksel özellikleri sayesinde daha hızlı fark edilebildiğini, ayrıca anne karnındaki tarama testleri ile risklerin belirlenebileceğini belirtti.
Dr. Işık, “Otizmli bireylerin sosyal ilişkilerde yaşadığı zorluklar nedeniyle toplumda farklı bir algıya tabi tutulabildiğini” dile getirdi. “Down sendromu olan bireyler, fiziksel özellikleri sayesinde daha çabuk fark edilirken, otizmli bireylerin tespiti daha karmaşık olabiliyor. Spektrum geniş olduğu için bazı çocuklar normal gelişim göstermekteyken, diğerleri önemli gelişimsel gerilikler yaşayabiliyor. Bu durum da onları yanlış anlaşılmalara ve önyargılara maruz bırakabiliyor” şeklinde konuştu.
Erken dönemde tanı konulmasının önemine dikkat çeken Dr. Işık, Otizm spektrum bozukluğunun genellikle 3 yaşına kadar tespit edildiğini söyledi. Ailelerin, sosyal gülümseme ya da göz teması eksikliklerini ve gelişimsel hareketlerde yetersizlikleri gözlemlemesi gerektiğini vurguladı. Down sendromu tanısının ise, anne karnında yerine getirilen tarama testleri ile belirlenebildiğini ve yüksek risk durumunda uzman hekimler tarafından ilave tetkiklerin yapılacağını açıkladı.
Dr. Işık, otizmli ve Down sendromlu bireylerin toplumsal yaşamda daha fazla desteklenmesinin elzem olduğunu belirtti. “Özel bireylerle iletişimde sabırlı, anlayışlı olmak ve onlara empati göstererek net bir dil kullanmak çok önemlidir. Ayrıca, toplumsal önyargılardan kaçınarak destekleyici bir tavır sergilemek gerekiyor. Otizm tanısı almış bireylerin yaklaşık üçte birinde tam düzelme sağlanabiliyor. Dolayısıyla, erken müdahale her zaman en etkili sonuçları vermekte. Tüm otizmli bireylerin spesifik ilgi alanları olduğu söylenemez; bazıları belirli konularda yetenek geliştirebilirken, diğerlerinde bu durum söz konusu olmayabilir. Ancak doğru ilgi ve destek sağlandığında, otizmli bireylerin başarıya ulaşma olasılıkları oldukça yüksektir” dedi.