Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Deniz Tihan, kolorektal kanserlerin oluşumunda genetik etkenlerin yanı sıra çevresel unsurların da rol oynadığını belirterek, 50 yaş ve üzerindeki bireylerin düzenli tarama yaptırmalarının şart olduğunu vurguladı. Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli olan Tihan, 1-31 Mart tarihleri arasında kutlanan Kolorektal Kanser Farkındalık Ayı dolayısıyla önemli açıklamalar yaptı. Dünyada en yaygın üçüncü kanser türü olan kolorektal kanserlerin önemine dikkat çeken Tihan, söz konusu kanserler için çeşitli tarama yöntemlerinin mevcut olduğunu ifade etti.
Kolorektal kanserlerin sadece genetik ya da ailevi özelliklerden kaynaklanmadığını, çevresel etmenlerin de etkili olduğunu söyleyen Doç. Dr. Tihan, “Bu kanserlerin yüzde 15’i genetik faktörlere bağlı ortaya çıkarken, yüzde 85’i yaş ve çevresel koşullardan kaynaklanmaktadır. Yaş ilerledikçe kırmızı et ağırlıklı beslenmek, liften yoksul bir diyet uygulamak, kabızlık sorunları yaşamak ve sigara kullanımı, önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. Ancak genetik bir öykü bulunmadan da bu hastalıkların gelişebileceğini gözlemliyoruz. Bu sebeple tarama yapılmasını öneriyoruz” dedi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 50 yaş üstündeki herkes için dışkıda gizli kan testi ile kolorektal kanserlerin taranmasını önerdiğini hatırlatan Tihan, ailede kanser geçmişi ya da kişide kanama gibi şikâyetlerin bulunması durumunda ise kolonoskopi ile tarama yapılmasının gerekli olduğunu belirtti. Erken tanının kolorektal kanserlerde başarı oranını artırdığını ifade eden Tihan, “Önemli olan, hastanın vücut durumunu tanımasıdır. Dışkı alışkanlıklarındaki değişimler, örneğin ishal durumunda katı dışkılamak ya da bunun tersine, dışkılamadan sonra hâlâ tuvalet ihtiyacı hissetmek, dikkate alınması gereken belirtilerdir. Bu tür belirtileri olan hastaların mutlaka taranması gerekiyor” diye ekledi.
Cerrahi müdahalenin hala en etkili tedavi yöntemi olduğunu belirten Tihan, “Doğru bir tanı koyulur ve etkili bir cerrahi müdahale gerçekleştirilirse, bu hastaların büyük bir kısmı hastalıktan kurtulma şansına sahip. Son yıllarda kemoterapi ve akıllı ilaçların gelişmesiyle birlikte önemli başarılar elde edildi. Ancak, kemoterapi hâlâ tamamlayıcı bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Hastalara tanı koyduğumuzda, uygun oldukları takdirde mutlaka cerrahiyi gerçekleştirmekteyiz. Başarılı bir cerrahi müdahale ile iyi sonuçlar almak mümkün” şeklinde konuştu.