Yakın Doğu Üniversitesi’nden bilim insanları, kampüslerindeki doğal göletten izole ettikleri iki bakteriyofaja bir yenisini ekleyerek üçüncü bir bakteriyofaj keşfetti. “Faj kokteyli” olarak adlandırılan bu üç bakteriyofaj, antibiyotiklere dirençli Pseudomonas aeruginosa bakterisinin çeşitli suşlarını etkisiz hale getirme potansiyeli taşıyor.
Antibiyotik direncine karşı yürütülen titiz araştırmalar, yenilikçi tedavi yöntemleri geliştirmeye devam ediyor. Daha önce tescillenen “Pseudomonas phage NEU2023” ve “Pseudomonas phage NEU2024” bakteriyofajlarının ardından, bu bakteriyel enfeksiyonlara karşı daha etkili bir çözüm sunduğu belirtilen yeni bakteriyofaj keşfedildi. İlgili üç bakteriyofajın bir araya getirildiği bu kombinasyon, çoklu suşları enfekte edebilme kabiliyetine sahip bir “üçlü faj kokteyli” oluşturacak.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından global bir halk sağlığı tehdidi olarak tanımlanan antibiyotik direnci, birçok bakteriyel enfeksiyonun tedavisini zorlaştırıyor. Bakteriyofajlar ise bu tür enfeksiyonların tedavisinde antibiyotiklere alternatif olabileceği düşünülen etkili yöntemler arasında yer alıyor. Yakın Doğu Üniversitesi’nin uluslararası iş birlikleri çerçevesinde yürütülen araştırmalar sonucunda, yeni bakteriyofajın önceki fajlara karşı direnç gösteren Pseudomonas aeruginosa suşlarını etkisiz hale getirdiği kaydedildi.
Üç bakteri fajının bir araya gelmesiyle elde edilecek “faj kokteyli”, enfeksiyon tedavisinde önemli bir etkili çözüm sağlaması bekleniyor. Bu buluş, antibiyotik direncini aşarak tedavi süreçlerini kolaylaştırmayı vaadediyor. Yakın Doğu Üniversitesi DESAM Araştırma Enstitüsü’nden Dr. Ferdiye Taner, bu üç fajın kombinasyonunun sağlık alanında devrim niteliğinde bir yaklaşım sunabileceğine olan inancını vurguladı. Faj terapisinin gelecekteki tedavi yöntemleri arasında yer alacağına inanan Dr. Taner, bu alanda uzman bir laboratuvar veya ilaç firması ile işbirliği yaparak faj terapisini geliştirmeyi hedeflediklerini açıkladı.
Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, ortak çalışmalar sayesinde antibiyotik direncine karşı kaydedilen ilerlemeler hakkında bilgi vererek, bu araştırmaların klinik uygulamaya dönüştürülmesi amacıyla yürütüldüğünü belirtti. Prof. Dr. Şanlıdağ, üniversitenin bilimsel araştırma kapasitesinin bir göstergesi olarak nitelendirdiği bu önemli başarıların, antibiyotik dirençli diğer bakterilere karşı da genişletilerek sürdürüleceğini ifade etti.